Eskiden açıkça yalan söylerlerdi... Gazeteciler ara sıra sorarlardı kendilerine, ne okuyorsunuz, en son hangi kitabı okudunuz?
Hem magazin olsun, hem de, bak biz senin reklamını yapıyoruz, sen de bize şirketinin reklamını ver!
Onlar da yalan söylerlerdi.
O haftanın "en çok satan kitaplar" listesine bakarlar, ilk sıralarda ne varsa onu sallarlardı giderdi... O ilk sıralar da genellikle çarçurlardan oluşurdu tabii.
Çünkü burjuva geçinen tüccar, kitap okumuyordu.
Utanırlardı, yalan söylerlerdi. ("Yalan söylüyorlar" yazmaya basında büzük isterdi.)
Eh, utanmaları da bir "artı puan" sayılırdı tabii onlar için. Kitap okumasalar da hiç olmazsa listeye bakmayı biliyorlardı.
Şimdi iş değişmiş...
Artık okumaya başlamışlar. Zaman ayıramamaktan yakınsalar bile. (Ayol kimin neye vakti var ki kardeş?) Okuduklarının arasında çağdaş ve önemli eserler yok, ya birtakım Amerikan "business" kitapları var ya da ilk akla geliveren klasikler...
Liseden hatırladıkları Tolstoy, Goethe, Dostoyevski falan.
Birisi Montesquieu de okumuş (Montesquieu'yü ben okuyamadım baştan sona, sen nasıl okudun kız Arzuhan?)
Birisini en çok etkileyen düşünürler Rousseau ile Voltaire (ortaokulda beni de etkilemişlerdi)... Ama tarih alanında Şevket Süreyya'da kalakalmış.
Çoğu da Yaşar Kemal ve "İnce Memed" isimlerinde birleşiyorlar elbette! (Bilindiği gibi, Kılıçdaroğlu'nun en son okuduğu eserdir, yayın yılı 1955.)
Ama çok şükür İlber Ortaylı, Murat Bardakçı, hatta Ahmet Hamdi Tanpınar okuyan da çıkmış.
Bunlar uluslararası şirketlerde patron ya da yönetici olduklarına göre İngilizce bildikleri varsayılır, günün "moda" yazarlarını izleselerdi keşke.
Yok canım, Haruki Murakami falan demedik, ağır gelir.
Hiç olmazsa "piyasa edebiyatını" izleselerdi... (Stephen King'in yeni romanı çıktı, kahramanı zaman tüneline girip Kennedy suikastini önlemeye çalışıyor!... Carlos Ruiz Zafon, Barselona esrarının üçüncü cildini yazmış... Philip Kerr de "hafiyesi" Bernie Gunther'in Prag'da geçen en son serüvenini yayınladı...
Ken Follett gene fazla uzun bir tarih üçlemesine girişti ama eski tadı yok... Arturo Perez-Reverte iyi gidiyor, bir de her romanda katili tahmin etmemiz bu kadar kolay olmasaydı... Daniel Silva, Alan Furst, David Downing falan, "her yıl bir roman" anlayışı üzerine kurulu fabrikasyon üretimlerini sürdürüyorlar ama kalitelerinden kaybetmiyorlar... Robert Harris gene çok sürükleyici... Michael Crichton'un ölümünden sonra terekesinden çıkan son romanı da çok keyifli...)
Yahu bunları da beğenmezse burjuva, neyi beğenecek? James Joyce mu okuyacak?
Bizim zenginler eskiden Dale Carnegie falan okurlardı, "Dalgayı Bırak, Para Kazanmaya Bak" gibilerden birtakım pratik başvuru kitapları.
Şimdi yeni nesil Jack Welch, Edwards Deming gibi düşünürleri, Harry Mulisch, Will Suhubenulam gibi sanatçıları okur olmuş (kim bu herifler yahu?)
Zarar yok, aman okusunlar.
Bir yandan para da kazansın ama okusun amcası... Okuyan çocuğa canım feda...