Bir zamanlar İlhan Selçuk'un "Ankara'daki gözü, kulağı, eli ve ayağı" olan Mustafa Balbay, bin gündür tutuklu. Tövbe, şimdi bin iki ya da bin üç olmuştur.
Balbay "darbecilikten" yargılanıyor, başarısız darbe planlarının "sivil ayaklarından biri" olmakla suçlanıyor.
Suçlu mudur, masum mudur, biz bilemeyiz. Bu konuda fikir beyan etmek "adaleti etkilemeye çalışmak" kapsamına girer.
Fakat "tutuksuz yargılansın" kampanyası bu kapsama girmiyor.
Bu durumda Balbay'ı kurtarmak için de öncelikle "hele bir tutukluluğunu kaldırtalım, gerisi kolay" kurnazlığı yürütülüyor...
Bunun yolu da, Balbay'ın "sırf gazetecilik yaptığı için, fikirlerinden dolayı" içeride olduğu "yalanını" elden geldiğince yaymak...
Bu kanaat kamuoyunda bir oluşturulabilse, hem onu kurtarmak kolaylaşacak, hem de halk, hükümetin basına baskı yaptığına ikna edilecek. Bir taşla iki kuş vurulacak.
Yargı, bu alaturka kurnazlığı "yemiyor"... Ne Balbay'ı salıveriyor, ne diğer darbe zanlılarını, ne sivilleri ne paşaları...
Bunlar serbest bırakılırlarsa "delilleri karartmaları" tehlikesi elbette yok ama "kaçma" ihtimalleri fazlasıyla var. Yurt dışına çıkış yasağı ne Cem Uzan için işledi, ne soluğu Rusya'da alan bazı paşalar için. Yolunu bulan tüyebiliyor.
Ondan sonra işin yoksa otur bekle, Putin onları geri versin!
Tutukluluk bu nedenle sürüyor.
Gene de bu konuda başka bir şey söyleyecek değiliz, mahkeme heyeti ister tutuklu yargılar, ister serbest, biz karışamayız.
Biz yalnızca, muhalif basının, özellikle CHP amigoluğu yapan basının "ikiyüzlülüğüne" dikkat çekeriz.
Çocuklar bile biliyorlar ki, Mustafa Balbay politikacı değildir, CHP'den adaylığını kendisi koymamıştır, onun milletvekili yapılması bir "kurtarma operasyonunun" parçasıdır.
Fakat bu da sökmemiş, yargı Balbay'ı kontenjandan aday gösterildi ve seçildi diye "otomatikman" serbest bırakmamıştır. Bu konuda yapılan "meclise girmeme ve yemin etmeme" şovu da acıklı bir güldürüye dönüşmüş ve kısa zamanda CHP'nin alenen madara olmasıyla, kendi seçmen çevrelerinde bile tepki toplamasıyla sonuçlanmıştır.
Öyleyse bir kısım basının bu ısrarı nedendir?
"Yol olsun" diye...
Yargı üzerinde baskı kurulup ya da yürütmenin yargıyı doğrudan etkilemesi sağlanıp (ki, suçtur), bir kere Balbay kurtarılabilse, sonra sıra azılı faşistlere, arkadan paşalara da gelecek... Umutları bu.
Söker mi sökmez mi, biz bilemeyiz. Bekleyip görürüz.
Bu arada ikiyüzlülüğe de dikkat çekeriz.
"Mahkeme kararı tecelli edene kadar Ergenekon konusunda bir şey söylenemez, demek ki Ergenekon diye bir örgüt şu anda yoktur" demekten utanmayan hokkabazlar, "Balbay'ı tanırım, iyi çocuktur, yapmaz öyle kaka şeyler" demekten hiç fütur getirmiyorlar!
Bir de "gazeteci tutuklanamaz" şeklinde meslek dayanışmasına girenler var.
Menderes tutuklandığı zaman "çiftçi tutuklanabiliyordu" hatta asılabiliyordu! Hariciyeci de, maliyeci de asılabiliyordu. Üniversite öğrencileri de asıldılar.
İsmet İnönü Talat Aydemir ile Fethi Gürcan'ın ipini çektirdiği zaman "Türk ordusunun bir subayı Türk ordusunun subaylarını astırır mı canım" dememişti kimse...
Ne yani, bazı meslekler ulvi de bazı meslekler süfli midir?