Gözlerinizi kapatın ve hayal edin; kilo vermeye çalışıyorsunuz, öyle biri çıkıyor ki karşınıza, çikolata yiyerek, pastaları dilim dilim götürerek kilo verebileceğinizi iddia ediyor. "Kilo verme işi beyinde biter," deyip, zihninize hükmetmeyi, düşünce yoluyla kilo vermeyi vaat ediyor. Sanırım gözlerinizi açıp, güler ve geçersiniz. Ama bu düşünceyi master tezi haline getiren Yasemin Soysal, çok ciddi. Zihin gücüyle zayıflamanın mümkün olduğunu master tezini hazırlarken kanıtlamış, şimdi de bu konuda bir kitap yazdı, bildiğiniz tüm ezberleri bozacak
Tek Şişman Beyniniz isimli kitap şimdiden en çok satanlar listesinde. Yasemin Soysal ile zihin gücüyle zayıflamayı konuştuk.
- Gerçekten zihin gücüyle kilo vermek mümkün mü?
- Depresyonu yaratan zihnimiz, çeşitli hastalıkları yaratan zihnimiz, bunlar normal karşılanırken tam tersi niye olmasın? Diz kapağından rahatsızlık duyan bazı hastaları ameliyata alırlar ama ameliyat etmezler, bir ay sonra hasta psikolojik olarak iyileşir. Daha doğrusu o bölge kendini tamir eder. Bu kitap bizim farkında olmadan zihnimize verdiğimiz komutları anlatıyor. Günlük hayatımızda çok rahat bir şekilde tartıya çıkıyoruz, hatta kilo verirken daha keyifle tartılıyoruz ama bu beyin için çok ciddi bir hatadır. Kilo alırken tartıya çıkabilirsiniz ama kilo verirken tartı yasak. Çünkü beynimizde, belli bir kilonun rahatça verilebileceğinin inancı vardır ama belli bir kilodan sonrasına imkânsız olarak şartlanmışızdır. Kilo verdikçe tartıya çıkarsınız ama bilinç altınızda duracağınız kiloya ne kadar yaklaştığını görürsünüz. Verebileceğinizi düşündüğünüz kiloya geldiğinizde beyne yeni bir komut gider, "Verebileceğin kadarını verdin artık dur," diye.
- Zayıflamak için zihnimizi nasıl harekete geçireceğiz?
- Harekete geçirmeden önce bir temizlik şart. Yanlış yaptığımız şeylerden kurtulmamız gerekiyor. Bu temizlik otomatik olarak üç- beş kilo verdiriyor. Büyük beden kıyafetlerden kurtulacağız, "Ben zayıflarım ama nasılsa yine kilo aldığımda bu kıyafetler lazım olur," diye düşünerek büyük beden kıyafetlerimizi dolapta tutmayacağız. Hepsi çöpe... Çünkü bu yolla beyne tekrar kilo alacağım mesajı gidiyor.
- Kıyafeti atmakla iş bitiyor mu peki?
- Tartıyı kaldırıyoruz, kaç kilo verdiğimizi bilirsek, bir noktada durmamız gerektiği mesajı beyne gidiyor. Kaç kilo verdiğini bilmezse insan, sınırlaması da mümkün değil. Masada oturduğumuz yeri değiştiriyoruz çünkü hep aynı masa, aynı yer, aynı insan, aynı miktarda yemek şartlanması anlamına geliyor. Her akşam televizyonun karşısında oturduğumuz yeri değiştiriyoruz, abur cubur alışkanlığını kaldırmak adına. Tabakların boyutlarını değiştiriyoruz, bir süre tatlı tabaklarıyla yemek yiyoruz. Bu tetikleyiciler azalınca iştah yarıya iniyor. Bilinçaltına verilen mesaj değişmiş oluyor çünkü. Siyah renk yasaklar listesinde. Siyah rengin arkasında kamufle olmak yok.
- Ama hâlâ diyet yapmak gerekiyor sanırım...
- Hayır liste diyetlerin hepsi yasak. Diyet yapmak daha çok yemek isteği uyandırıyor. Beynimiz olumsuz komutu algılamıyor. "Pizza yemeyeceğim," dediğimizde, "Yemeyeceğim," değil pizza zihinde canlanıyor. Bu sırada tükürük bezleri ve mide salgısı harekete geçiriyor. İnsanlar diyete girdiğinde yasaklar iki katı iştah açıyor. Kesinlikle zayıflamak isteyen biri bu anlamda kendine yasak koymayacak. Onun yerine kendini, bunu yemeyeceğim ama şunu yiyeceğim deyip ona odaklamalı. Sağlık problemi yoksa diyetten uzak tutuyorum. Spordan nefret eden birini spora göndermiyorum.
- Yiyerek mi zayıflıyor insanlar?
- Hayır eğitimin ilk günü insanlar büyük bir sevinçle yasak yok diye gidiyorlar evlerine. Üç gün sonra gelip bana iştahının kesildiği söylüyor. Beyne yanlış mesaj gitmediği için pizzanın tamamını değil, yarısını yiyor sonra pizza yerine salata yiyor. Ama ben bir şey söylemiyorum. Bizim eğitimimizde ödül diye çikolata, pasta yok. Bunlar ceza. O hafta eğitime uygun hareket etmeyenin cezası hafta sonu pasta ve çikolata yemek. "Bu hafta sen, sağlıklı ve fit bir bedene kavuşmayı hak etmedin, cezan çikolata yemek," diyorum. O zaman üzülüyor, suçluluk duygusuyla çikolata, pasta yemek gelmiyor içinden. "Su içsem yarıyor, vücudum ödem yapar," gibi inanç sistemlerini kırmak gerekiyor. Bu tür inançlar bu tür sonuçlara neden oluyor.
-
Sizin kilo probleminiz oldu mu?
- Evet, ben bundan dokuz kilo daha fazlaydım. Ben de zamanında kilo vermek için herkesin uyguladığı yöntemleri tek tek denedim ama kilo vermeyi başarsam bile kısa süre sonra tekrar alıyordum. Sonunda zihnimi kontrol etmeyi öğrendim.
Önce tez hazırladım sonra kitap yaptım
"Spor Akademisi'nde okudum ve zayıflamayla ilgili bir konunun içinde yer almak istemiyordum. Ama psikolojiyle çok ilgileniyordum. Davranış ve zihin üzerine eğitimler aldım. Üniversite dönemimde kilo sorunu olan kişilere bitkisel zayıflama ürünleri satmaya başladım. Sattığım kişileri takip ettiğimde birçoğunun kilo veremediğini, ilacı bile almayı bıraktığını, verdiğim egzersiz programlarını uygulamadıklarını gördüm. Ben de zihinle ilgili uyguladığım teknikleri denedim ve onları motive ettim, kilo vermeye başladılar. Sonra merak ettim; 'İnsanlar kilo konusunda ne yaşıyor da kilo veremiyor, ne engelliyor?' diye... Düşünceyi kullanarak, yeme tutumlarını değiştirip değiştirmedikleri üzerine master tezi hazırladım. 200'e yakın kişi ana denek grubumdu. Kilo sorunu olan bu 200 kişiyi, iki aylık bir eğitime tuttum, her eğitim seviyesinden insanla çalıştım. İki ayın sonunda ölçümleri şaşırtıcıydı. Anladım ki kilo verme işi beyinde bitiyor. Araştırmam bitince daha çok kadın benimle çalışmak istedi, çünkü kilo verenler bir diğerine anlatıyordu, bu işin eğitimlerini vermeye başladım. Master tezimi dekan çok beğenince Dokuz Eylül Üniversitesi'nde öğretim üyeliği yapmaya başladım. En sonunda bunu kitap haline getirip, bilgileri paylaşmaya karar verdim."